İsrail’deki Weizmann Enstitüsü’ndeki araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen son çalışma, insan embriyonik kök hücrelerinin kullanıldığı bir dizi yeni çalışmanın üzerine yapıldı. Çalışma sonucunda şimdiye kadar üretilen “en kusursuz” embriyo oluşturuldu.
İspanyol Profesör Alfonso Martinez Arias, “Bu, insan gelişimine yönelik araştırmalar için yeni yollar açan dönüm noktası niteliğinde bir çalışmadır. Bu çalışma, embriyonik ve ekstraembriyonik dokular arasındaki etkileşimi çok önemli olan 14. güne kadar incelemek için bir yol açıyor” dedi.
Araştırmanın amacının, sentetik ya da yapay yaşam oluşturmak değil, bilim insanlarının erken evre embriyolar anne karnında gelişirken gözden kaçan insan gelişimindeki önemli aşamaları incelemelerine olanak tanıyacak çalışan modeller üretmek olduğu ifade edildi.
İngiliz Profesör Dr. James Briscoe, “Bu araştırma, pek çok gebeliğin başarısızlıkla sonuçlandığı ve şimdiye kadar üzerinde çalışılması gerçekten zor olan insan gelişimi dönemine bir pencere açma yolunda atılmış bir adımdır” diye konuştu.
Araştırmacılar çalışmada, bağışlanan insan embriyolarından elde edilen ve daha sonra kimyasal ipuçları kullanılarak “ikna edilen” kök hücreleri, erken embriyonun dört temel hücre tipine dönüşmesi için kullandı. Bu da tam olarak şekillenmiş bir insanın tüm doku ve organlarını ortaya çıkardı.
EKSTRA EMBRİYONİK HÜCRE TİPLERİ ORTAYA ÇIKTI
Daha önceki deneylerde de benzer embriyolar üretildiği, ancak bunların gerçek embriyolarda bulunan doku tipleri ve organizasyon seviyelerinden yoksun olduğu kaydedildi. Ayrıca, önceki çalışmalarda üretilen embriyoların, plasentayı oluşturacak hücreler gibi önemli “ekstraembriyonik” dokulardan da yoksun olduğu ifade edildi.
Plasenta ve onun rahim zarına implantasyonunun, hamilelikte başarısızlığın önde gelen nedenlerinden biri olduğu göz önünde bulundurularak, araştırmacılar tarafından oluşturulan sentetik embriyolar bu ekstra embriyonik hücre tiplerini ortaya çıkardı.
Sentetik embriyolar üzerinde çalışan araştırmacılar, insan hücrelerinin yapay bir kopyasını geliştirmenin kalıtsal hastalıkların daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını ve organların nasıl geliştiğini göstereceğini umuyor.